1838 yılında İngiltere’yle imzalanan Serbest Ticaret Antlaşması
(Baltalimanı Anlaşması), günümüzdeki Avrupa Gümrük Birliği Protokolüne; 1839’da
başlayan Tanzimat uygulamaları ise, Avrupa Birliği uyum düzenlemelerine denk
gelir. Tarihin yüz yetmiş sekiz yıl sonra yinelenmiş olması, kuşkusuz bir
ilkellik göstergesidir. Tarihten ders alınmadığı için, yaşananlar iki yüzyıl
sonra yeniden yaşanmaktadır. Tanzimat Osmanlıyı çökertti, Gümrük Birliği
Türkiye’yi yok oluşa götürüyor. Bu gerçeğin görülmesi gerekir.
1838 Osmanlı-İngiliz Serbest
Ticaret Anlaşması
“Islahat hareketlerinin babası ve 19.yüzyıl Osmanlı
siyaset adamlarının fikir ustası”1 olarak tanınan Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa, 16
Ağustos 1838 günü, İngiltere’yle Serbest Ticaret Anlaşması imzaladı.
Baltalimanı’ndaki Reşit Paşa Yalısı’nda
imzalanması nedeniyle Baltalimanı Anlaşması da denilen bu anlaşma,
ülkeyi “Avrupa’nın açık pazarı”2 durumuna getirdi. Yol açtığı ekonomik çöküşle, Osmanlı
İmparatorluğu’nu dağılmaya götürecek süreci başlattı. Ticari ve siyasi
ayrıcalıkların (kapitülasyonların) kaldırıldığı Cumhuriyet’e dek, devlet
siyasetine yön ve biçim verdi. Tanzimat (düzenleme-yeniden yapılanma), Islahat
(iyileştirme-düzeltme) ya da batılılaşma adına, Osmanlı İmparatorluğu’nu
yarı-sömürge bir ülke durumuna getirdi.
1838’den sonraki 80 yıl boyunca uygulanan dışa bağımlı
politika; sürekli uygarlaşma, gelişme ve yenileşme söylemiyle sürdürüldü, ama
her zaman ve kesin olarak ekonomik ödünler üzerine oturtuldu. “Islahat
hareketlerinin evrimi, her aşamada, ekonomik sömürgeleşmenin evrimini”
izledi. 1839 Tanzimat Fermanı, nasıl 1838 Balta Limanı Anlaşması’nı; 1856 Islahat Fermanı nasıl
1854 Borç Anlaşması’nı
izlemişse; 1878 Berlin Anlaşması da 1875 malî iflasın arkasından
geldi. Ekonomik her ödün, siyasi ödünlerle tamamlandı. Batı’lı devletler,
ekonomik bağımlılığa atılan her adımda, Osmanlı Devleti üzerindeki siyasi
etkilerini daha çok arttırdı.3
Baltalimanı Anlaşması’nı “Capo d’Opera” (şaheser) diyerek coşkuyla karşılayan, dönemin
İngiltere Dışişleri Bakanı Henry Palmerston, 1839 başında İstanbul’daki
büyükelçisine bir yazı göndererek şu buyruğu veriyordu: “Serbest ticaret
yoluyla Sultan’ın tebaasının servet ve refahı artacak, sanayi önemli gelişme
gösterecek. Türkiye bu anlaşmayı uygulamakla, Batı uygarlığına girecek. Gereken
kişilere bunları anlat”.4
Büyükelçilik görevlileri buyruğun gereklerini yerine
getirip, devlet politikasına yön veren yetkililere bunları “anlatırken”,
İngiliz ekonomi uzmanları, ilişkilerde uygulanacak yöntemi saptıyordu. İngiliz
hükümetine, Türkiye’de nasıl davranacaklarını öneren raporlar verecek kadar
İngiliz yanlısı olan Dışişleri Nazırı Mustafa Reşit Paşa, ölüm
döşeğindeki Padişah’a, “serbest ticaret yoluyla hızla kalkınmanın zor
olmayacağını” anlatıyor, onu ikna etmeye çalışıyordu.5
Anlaşma imzalandıktan
sonra İngiltere’de, “Osmanlı liberalizminin yüksek nitelikleri” dile
getiriliyor, “Osmanlı rejiminden Avrupalıların bile örnek alması”
gerektiği söyleniyordu. Palmerston, yapılan anlaşmalardan o denli hoşnut
kalmıştı ki, aradan 10 yıl geçtiğinde, 1849’da; “Osmanlı Devleti ticari
ilişkilerinde, dünyadaki bütün devletler içinde, serbest ticareti en geniş
biçimde uygulayan ülkedir” diyecektir.6
Anlaşmanın
Özü
1838 Osmanlı–İngiliz
Ticaret Anlaşması, Türkiye zararına işleyen tek yanlı ve bağlayıcı maddelerle
doluydu. Bu anlaşmayla, sürmekte olan kapitülasyon ayrıcalıklarına ek olarak; “Büyük
Britanya uyruklarına ve gemilerine” yeni imtiyaz hakları tanınmış ve bu
imtiyazların “şimdi ve sonsuza dek süresiz olarak geçerli” olduğu hükme
bağlanmıştı. İngiliz vatandaşları ve tüccarları, Müslüman olsun ya da olmasın, “iç
ticaretle uğraşan Osmanlı tebaasının en çok kayırılan sınıfının ödediği
vergilere eş vergi ödeyen” bir konuma getirilmişti.
Anlaşmaya göre; dışalım
(ithalat), dışsatım (ihracat) ve iç ticaret, devlet denetiminden çıkarılmış tam
olarak serbest kılınmıştı. Herhangi bir Türk ürünü, Britanyalı bir tüccar ya da
vekili tarafından dışsatım amacıyla satın alınırsa, bu ürünleri satın alan
Britanyalı tüccar ya da vekili, hiçbir ticari kısıtlamaya bağlı olmayacak ve
dilediği gibi davranmakta serbest olacaktı.
Tanzimat dönemini
başlatan 1838 Baltalimanı Anlaşması, günümüzdeki
Avrupa Gümrük Birliği Protokolü’nün,
yüz yetmiş sekiz yıl önceki sürümüydü (versiyonuydu). Yolaçtığı sonuçlar, çok
ağır ve yıkıcıydı.
Devletin, aynı bugünkü gibi, bağımsız dış ticaret
politikaları uygulaması ortadan kalkmıştı; hükümetler kendi istençleriyle
(iradeleriyle) ekonomik politikalar üretemiyordu. Osmanlı Devleti, kendi gümrük
vergilerini Avrupa devletleriyle birlikte belirlemeyi kabul etmişti. Türk
tüccarlar kendi ülkelerinde, Avrupalı tüccarlar karşısında eşit olmayan
koşullarda çalışıyordu. Ticari ilişkilerde yabancılar, Türklere göre daha
ayrıcalıklı bir konuma gelmişti. Yurt içi ticarette Türk tüccar yüzde 12 vergi
öderken, yabancı tüccar yüzde 5 vergi ödüyordu.7
Osmanlı’nın Ekonomik Düzeni: Yitirilen
Değerler
Baltalimanı Anlaşması’ndan önce Osmanlı
İmparatorluğu’nun kendine özgü bir ekonomik düzeni ve ticari işleyişi vardı.
Gerileme döneminden sonra bozulmalara uğrasa da ticaretin geçerli kuralları,
kökleri eskiye giden ve iyi işleyen geleneklere dayanıyordu. İmparatorluk, daha
önce kimi alanlarda, yabancılara kapitülasyon hakları vermişti ancak
kendi ekonomisini ve tüccarını da koruma altına almaya çalışmıştı. İç ticaret
Osmanlı uyruklulara aitti.
Yabancı tüccar, iç ticarete girip rekabet edemezdi.
Birçok malın alım–satımı, bir ruhsat bedeli karşılığı, yerel unsurların
tekeline verilmişti (yed-i vahit). Bu işleyiş, yalnızca iç ürünlerde değil,
dışalım mallarında da uygulanmaktaydı. İç ticaretten, devletin önemli gelirleri
vardı. Malların bir şehirden ötekine taşınması ruhsat tezkeresini
gerektiriyordu. Bu da vergiye tabiydi. Türk–İngiliz Ticaret Antlaşması’nın
imzalandığı 1838 yılında, Osmanlı İmparatorluğu’nun dış borcu yoktu.8
Üretim Yok oluyor
Avrupa fabrikalarının
rekabetinden en önce pamuklu sanayii zarar gördü. 1838 öncesinde yalnızca
Osmanlı İmparatorluğu’nun tüketimini karşılamakla kalmayıp, tüm Doğu Akdeniz
pazarlarının ve Avrupa’daki birçok ülkenin gereksinimini karşılayan çok sayıda
atölye ve imalathane, 1853 yılında ortadan kalkmış ya da can çekişir hale
gelmişti. 1812 yılında Tırnova’da 2000 müslin tezgahı varken, 1843 yılında
tezgah sayısı 200’e düşmüştü. Anadolu’da kadife ve satenleriyle ünlü
Diyarbakır, ipekleri ile ünlü Bursa, eski üretimlerinin artık yüzde onunu
üretebiliyordu.9
Yünlü dokuma, 19.yüzyıl
başlarından beri sürekli gelişen bir üretim dalıydı. Osmanlı pazarının serbest
ticarete açılmasıyla, yün dokumacılığı kendini koruyamadı ve köylerdeki basit
tezgahlar dışında yok olup gitti. 1855 yılına gelindiğinde, yalnızca
İngiltere’den yünlü dışalım, otuz yıl önceye göre yüzde 1700 artmıştı. Fransa
ve Avustralya yünlüleri, bu artışın dışındaydı.10
İpekliler, Osmanlı
Devleti’nde en çok korunan ve ülkeye sokulması kesin olarak yasaklanan üretim
dallarından biriydi. Şam, Halep, Amasya, Diyarbakır ve Bursa’da çok sayıda
ipekli dokuma tezgahı vardı. Ancak, “serbest
ticaretin” kabulünden sonra bu tezgahlar gitgide azaldı ve bu sanayi ayakta
duramaz duruma geldi. Bursa’da 1840 yılında 25 bin okka ipek işleyen 1000 kadar
tezgah varken, tezgah sayısı 1847 yılında 75’e, üretim miktarı da 4 bin okkaya
düşmüştü.11
İstanbul Islah-ı
Sanayi Komisyonu raporunda, 1838’den sonraki otuz yıl içinde 1868’de;
Üsküdar’daki kumaşçı tazgahlarının 2750’den 25’e, kemhacı (ipek ve kadife
üreticisi) tezgahlarının 350’den 4’e, çatma yastıkçı tezgahlarının 60’dan 8’e
indiğini belirlemişti.12
Kendisini korumayı uzunca bir süre başarabilen, el
işçiliğine ve atölye üretimine bağlı sanayiler, ağır ağır ama kesin bir biçimde
çöküyordu. Basit iş aletleri ve bıçakçılık bunlardan biriydi. İngiltere’den bu
alanda yapılan dışalım, otuz yıl içinde yüzde 700 artmıştı.13 Deri sanayinin çöküşü çok hızlı
oluyordu. Islah-ı Sanayi Komisyonu’nun
1866 yılında dericilikle ilgili raporunda şöyle söyleniyordu: “Eskiden pek
mamur, servet ve iktidarı diğer esnafın fevkinde olan tabaka esnafı
(dericiler), otuz yıldır günden güne tenezzülâta (kötü duruma) düşmüş
ve tabakhaneler külliyen muattal (toptan işlemez) olmak derecesine
gelmiştir”.14
Madenler Kapanıyor
Madencilik alanında da
durum ayrımlı değildir. 1853 yılında yapılan bir araştırmaya göre, daha önce
Anadolu’da tam kapasiteyle işleyen 82 maden ocağı vardı. Bu sayı 1852’de 14’e
düşmüştü. Bu ocakların sağlayabildiği üretim miktarı ise, eski üretimin ancak
üçte birine ulaşıyordu.15
1808 yılında Tokat’ta, yılda 500 bin okkalık kalay
üretiliyordu. 1855 yılında İngiltere’den yapılan yıllık kalay dışalımı, 28 900
İngiliz Lirasına çıkmıştı. Dışalım, Tokat kalaycılığını yok etmişti. 1825 ile
1855 arasında yalnızca İngiltere’den yapılan demir dışalımı yüzde 1450, Kömür
dışalımı ise yüzde 9660 oranında artmıştı.16
Tarımda Çöküş
1838’de başlayan “serbest ticaret dönemi” yıkıcı etkisini
tarım alanında da göstermekte gecikmedi. Türk pamuk üretimi Amerikan pamuğuna,
Türk yün üretimi ise Avustralya ve Arjantin yünlülerine karşı ayakta kalamadı.
İngiltere bu ürünleri, elde ettiği ticari ayrıcalıklara dayanarak yoğun olarak
Türkiye’ye sokarken, Türkiye’den yaptığı dışalımı da sürekli düşürdü.
Türkiye’nin
İngiltere’ye yaptığı moher, tiftik ve deve yünü ihracatı sıfırlanmıştı; koyun
yünü dışsatımında ise, İngiltere’nin yün ithal ettiği ülkeler arasında
16.sıraya düşmüştü. Türk kuru üzümü 1825 yılında İngiltere dışalımında birinci
sıradayken, 1855 yılında onuncu sıraya düşmüştü.17
Osmanlı İmparatorluğu ile İngiltere’nin 1839–1847
arasındaki dış ticaret evrimi, Baltalimanı Anlaşmalsı’nın ne anlama
geldiğini ortaya koyar. Osmanlı İmparatorluğu, 1838 yılında İngiltere’ye 1,81
milyon sterlin tutarında dışsatım, 3,85 milyon sterlin tutarında dışalım
yapıyordu; dışsatımın dışalımı karşılama oranı yüzde 47’ydi. 1853 yılına
gelindiğinde, dışsatım 2,58 milyon, dışalım ise 8,95 milyon sterline çıkmıştı.
Dış ticaret açığı, o zaman için çok büyük bir miktar olan 6,37 milyon
sterlindi; dışsatımın dışalımı karşılama oranı yüzde 29’a düşmüştü.18
Günümüz
1995 yılında bir bayram
havasıyla kutlanan Avrupa Gümrük Birliği girişimini inceleyenler, 1838
Türk-İngiliz Serbest Ticaret Anlaşması koşullarının hemen aynısıyla
karşılaşacak ve çok şaşıracaktır. Tarih, ders almayanlar için tekerrür eder
ancak 178 yıllık bir tekerrürün örneği herhalde yoktur. Gümrük
Birliği Protokolü, Baltalimanı Anlaşması’nın Osmanlı’dan götürdüğünün
fazlasını, Türkiye’den götürmüştür.
Üye olmadığımız, söz ve oy hakkımızın bulunmadığı bir dış
örgüt, hiçbir yükümlülük üstlenmeden Türkiye’nin içişlerine karışmış;
ekonomiden kültüre, yönetim işleyişinden dış siyasetine dek her alanda
istemlerde bulunmuş ve istemlerini yaptırmıştır. Türkiye, AB’yle yaptığı
ticarette, 21 yıl içinde 263 milyar dolar açık vermiştir. Bunun anlamı, yoksul
Anadolu’nun halkının, 178 yıl önce olduğu gibi, bugün de Avrupa’nın
varsıllığına varsıllık kalmasıdır.
DİPNOTLAR
1 “Azgelişmişlik
Sürecinde Türkiye” Stefanos Yerasimos 2.Cilt, Belge Yay., 7. Bas., İst.-2001, sf.40-41
2 “Türkiye’nin
Düzeni” Doğan Avcıoğlu, 1.Cilt, Bilgi Yay.,
5.Bas. Ank.-1971, sf.71
3 “Azgelişmişlik
Sürecinde Türkiye” Stefanos Yerasimos 2.Cilt, Belge Yay., 7. Bas., İst.-2001, sf.50
4 “Türkiye’nin
Düzeni” D.Avcıoğlu, 1.Cilt, Bilgi Yay.,
5.Bas., Ankara-1971, sf.73
5 a.g.e. sf.73
6 “Türkiye’nin
Düzeni” D.Avcıoğlu, 1.Cilt, Bilgi Yay.,
5.Bas., Ankara-1971, sf.70
7 “1938
Osmanlı-İngiliz Ticaret Anlaşması: Çöküş” Prof.Dr.Cihan Dura, Gazete Müdafaa-i Hukuk,
26.01.2001, S: 36
8 a.g.e. sf.71
9 “Lettres
sur la Turquie” A.Ubicini
Paris, 1853; ak. Stafanos Yerasimos, Belge Yay., 7.Baskı, 2001, sf.60
10 “British
Policy and the Turkısh Reforme Movement” F.E. BAILEY, Cambridge 1942, ak.S.Yerasimos, Belge
Y., 7.Bas., 2001, sf.61
11 “Voyage
dans la Turquie d’Europe 1848–1855” VIQUESNEL, ak. a.g.e. sf.62
12 “Tanzimat
ve Sanayimiz” Ö.C. Sarç,
İstanbul 1940, ak. a.g.e. sf.2
13 “Geri
kalmışlık Sürecinde Türkiye” S.Yerasimos, Belge Yay., 7.Bas., 2001, sf.62
14 “Tanzimat
ve Sanayimiz” Ö.C.Sarç,
İst., 1940, ak.S.Yerasimos, “Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye”
Belge Yay., 7.Bas., 2002, sf.62
15 “Letters
sur la Turquie”, A.UBICINI,
Paris 1853, ak. a.g.e. sf.62
16 “British
Policy and the Turkish ReformeMovement” Cambridge, 1942; ak. a.g.e. sf.63
17 “Azgelişmişlik
Sürecinde Türkiye” S.Yerasimos Belge Yay., 7.Baskı, 2001, sf.65
18 “British
Policy and the Turkısh Reforme Movement” F.E.BAILEY, Cambridge 1942, ak.S.Yerasimos, Belge
Yay., 7.Baskı, 2001 sf.55
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder