Türkiye, dış borcu yarım trilyon dolara yaklaşan, kaynakları tükenmiş,
üretmeyen bir ülke haline gelmişken; İşsizlik yüksek boyutlara ulaşmış, halk
geçim derdine düşmüşken; ülkenin geliri giderini karşılamıyorken yani borçlanma
sürekli hale gelmişken; “Kanal İstanbul” gibi
büyük bir ‘proje’ neden gündeme
getiriliyor? Bu girişimin amacı nedir? Halk; köprülere, yollara ve tünellere,
geçiş bedeli olarak milyar dolarlar öderken; ödemezse üstünü devlet
tamamlarken; Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim Köprüleri’nde ve Avrasya Tüneli’nde
araç geçişleri, verilen garantilerin çok altınayken ve hazine şimdiden büyük
paralar öderken; Türkiye, kendi güvenliği için gerekli olan Montrö ‘Sözlaşmesi’nin tasfiyesi için bu
denli büyük bir yükün altına girebilir mi? Böyle birşey olabilir mi?
Açıklama
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan olduğu dönemde; 26
Nisan 2011 günü, Haliç Kongre Merkezi’nde; “Türkiye Hazır Hedef 2023” adını
verdiği bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, önce belediye başkanıyken
yaptığı kimi işleri anlattı, Necip Fazıl Kısakürek’in “Canım İstanbul” şiirini okudu.
Ardından Karadeniz’i Marmara’ya bağlayacak ve “Kanal İstanbul” adını alacak ikinci bir su yolu açılacağını
açıkladı. “Bütün büyük adımlar bir hayalle başlar. Bu muhteşem proje, benim
olduğu kadar, arkadaşlarımın olduğu kadar, yüzlerce yıl öncesinde İstanbul’un
idarecilerinin de bir hayalidir” dedi.1
Açıklamaya göre, İstanbul’un batısında açılacak kanalın; derinliği 25,
genişliği 140-150 metre, uzunluğunun ise 45-50 kilometre olacaktı. Çıkartılan
topraklar, büyük bir havalimanı ve liman yapımında kullanılacak; geri
kalanından, taşocaklarının ve kapatılan madenlerin doldurulmasında
yararlanılacaktı.2
“Kanal” açıklaması, açıklama önceden biliniyormuşçasına
dış basında büyük yankı buldu. AFP, Reuters, AP ve Bloomberg haber ajansları
kanal projesini son dakika gelişmesi olarak verdi. Washington Post, New York
Times, Finantial Times ve BBC konuyu ayrıntılı biçimde sayfalarına taşıdı.3
Yatırım Gerekçesi
Erdoğan basın toplantısında, kanaldan çok büyük gemilerin geçeceğini söylemiş,
açılma nedeni olarak, “İstanbul
Boğazı’ndaki uluslararası trafiğin azaltılması” nı göstermişti. “Trafiğin
azalmasıyla, İstanbul Boğazı su sporları merkezi ve mesire yerine olacak”
demiş ve projenin 2023 yılında tamamlanacağını açıklamıştı.4
Bu açıklama, bilim çevrelerinde ciddiye alınmadı ve
üzerinde pek durulmadı. Bir buçuk ay sonra 12 Haziran’da, Milletvekili Genel
Seçimi yapılacaktı. Bu açıklamalar; seçime dönük, gerçekleşme olasılığı
bulunmayan abartılı bir propaganda sözleri olarak kabul edildi.
2011’den 2016’ya
Recep Tayyip Erdoğan, bu açıklamadan 5 yıl sonra ve
Cumhurbaşkanı olarak, konuyu yeniden gündeme getirdi. Güney Amerika seyahati
dönüşünde (Şubat 2016), bakanlıklar ve ilgili kurum elemanlarını topladı ve “Kanal
İstanbul Projesi’nin hızlandırılarak bir an önce tamamlanmasını” istedi.5
Beş yıl ‘sessiz kalan’ proje yeniden ve daha ayrıntılı olarak ortaya
çıktı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredilen yeni Kanal
İstanbul Projesi’ne göre, Kanal’ın her iki tarafında 250’şer binden 500 bin
kişinin yaşayacağı bir kent yapılacaktı. Yeni kentin iki yakasını birleştirmek
için; Karayolları Genel Müdürlüğü 4, İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2 köprü
yapacaktı. Binalar en çok 6 kat olacak ama tek katlı villalar da yapılacaktı.
“Anadolu Selçuklu motifleriyle” yapılması kararlaştırılan yeni kentte, “siluete
de dikkat edilecek, cam mimarisine” izin verilmeyecekti.6
Maliyet
Kanal İstanbul’un maliyeti konusunda, değişik
rakamlar verildi. Yapılacak işlerin kapsamına bağlı olarak; 10 milyar dolardan
50 milyar dolara kadar uzanan rakamlardan söz ediliyordu. 50 milyar dolardan
çok daha fazla olacağını söyleyenler de vardı.7
Boğaz’ın doğal uzantısı olan Haliç’in; Kanal İstanbul’da, gemilerin
giriş çıkış yapabilmesi için yapay olarak oluşturulacağı söylendi... Bunun,
Kanal’dan geçen gemi adedini arttıracağı ve yüksek kar sağlanacağı ileri
sürüldü.
2011’de “havaalanı dolgusunda ya da taşocaklarının ve
kapatılan madenlerin doldurulması için” kullanılacağı söylenen 2.7 milyar
metreküplük kazı toprağının, bu kez Karadeniz’de ‘yapay adalar oluşturulmak
için” kullanılacağı açıklandı. Bu adalarda, “turistik tesisler ve gelir
getirecek yatırımlar” yapılacağı söylendi.8
Amaç
Kanal İstanbul’un; gerçek amacının ne olduğu
açıklanmamıştır. Açıklanan gerekçeler, bilimsel geçerliliği olmayan üstünkörü
sözlerdir. Bu denli büyük bir yatırıma, bu gerekçelerle girişilmesinin mantıklı
bir açıklaması yapılamıyordu. İleri sürülen tek gerekçe, “gelir sağlamak”tı ancak bu girişimden
ülkenin gelir elde etmesi mümkün değildi. Bu devasa projeye girişmenin bir
başka nedeni olmalıydı.
Bu nedenin ipuçlarını, yandaş basında Kanal’ı
olumlayan yorumlarda buluyoruz. “Elde edilecek gelirler” sıralanırken, gerçek amaç dolaylı
biçimde ortaya çıkıyor ve işin gerçek boyutunun, akçalı değil siyasi olduğu
anlaşılıyor. Şunlar söyleniyor; “Türkiye, Montrö Anlaşması’ndaki
kısıtlamalar nedeniyle 28 yılda İstanbul Boğazı’ndan geçen gemilerden elde
edeceği 10 milyar dolar gelirden mahrum kaldı. Kanal İstanbul projesi
tamamlandığında, Montrö by-pas olacağı için kasamıza yılda 8 milyar dolar
girecek. Kanal İstanbul para basacak”.9
Gerçekler
Kanal İstanbul için, yap-işlet-devret’le
ihaleye çıkılacak, her zamanki gibi devlet şirketlere kefil olacaktır. Yüksek
bedellerle uzun süreli işletme imtiyazları verilecektir.
Bu kez kefalet olarak, Varlık Fonu’na devredilen devletin elde kalan
son işletmeler kullanılacaktır. Kanal’dan sağlanacağı söylenen gelir, yapım
giderini karşılamayacağı için, Hazine büyük boyutlu bir ödemeyle karşı karşıya
kalacak, dış borç gereksinimi artacaktır.
Genişliği 150 metre olan kanalın, her şeyden önce, en dar
yeri 700 metre ve en geniş yeri 4200 metre olan İstanbul Boğazı’ndan daha çok
gelir getirmesi fiziki olarak mümkün değildir. Ülkeler, gemilerini, Boğazlar
yerine daha dar ve daha pahalı olan Kanal’dan geçirmeğe zorlanamaz. Böyle bir
zorlama, Türk Boğazlarından (İstanbul ve Çanakkale) geçişi düzenleyen, 1936
tarihli Montrö Sözleşmesi nedeniyle mümkün değildir. İstanbul Boğazı’ndan
para vermeden geçmek varken, niye daha dar ve geçiş süresi uzayacak olan bu
kanaldan geçmek tercih edilsin?10
Hedef Montrö mü?
Koşullar ve açıklanan hedefler birlikte değerlendirildiğinde, Kanal
İstanbul için akla gelen ilk ve tek olasılık, Türkiye’nin boğazlardaki
egemenliğini tanıyan Montrö Sözleşmesi’nin tartışılır hale getirilmesi
olduğu görülmektedir. Bu anlaşma, boğaz geçişlerinde, özellikle savaş
gemilerine kısıtlamalar getirmektedir. Geçerlilik süresi 20 yıl olmasına ve 18
yılda imzacı devletlere sonlandırılması için başvuru hakkı vermesine karşın,
1956’da hiçbir devlet başvurmamış ve sözleşme bugüne dek geçerli kalmıştır.
Karadeniz’de kıyısı bulunan Bulgaristan ve Romanya’nın NATO üyesi
olmasından sonra; ABD’nin Karadeniz’e ilgisi artmıştır. Montrö nedeniyle
büyük tonajlı savaş gemilerini Boğazlardan geçirememekte, bugünkü işleyişin
değiştirilmesini istemektedir. Buna karşın, Ukrayna’yla sorun yaşayan, Kırım’ı
ilhak eden Rusya, bu istemden rahatsızlık duymaktadır.
Boğaz geçişleri hassas bir konudur. Deniz Harp Okulu Eski
Komutanı Tuğ. Amiral (E) Türker Ertürk, Kanal Projesi’yle Montrö’yü
ilişkilendirmekte ve şunları söylemektedir. “Hiç tereddüt yok ki bu proje;
dışarıdan yerli aracılar vasıtası ile Erdoğan’a iletilmiş ve ikna
edilmiştir. Esas amaç; Montrö Sözleşmesi’nin diplomasi masasına gelmesi için
doğal şartları hazırlamak ve bu Sözleşme’nin Karadeniz’e kıyıdaş olmayan
devletlerin savaş gemilerine getirdiği kısıtlamaları kaldırmaktır”.11
Olumsuzluklar Zinciri
Kanal İstanbul, Doğu Trakya’nın Türkiye sınırları içinde kalan bölümünü, iki ayrı kara
parçası haline getirmektedir. Ya da başka bir söylemle; Boğaz’dan Kanal’a,
Karadeniz’den Marmara’ya dek uzanan bölgeyi bir ada haline getirmektedir.
Trakya’yı parçalanmış bir coğrafyaya dönüşecek bu “ada”, yurtiçi ulaşımını olduğu gibi, Türkiye’nin Avrupa’yla olan
karayolu ulaşımını da güçleştirecektir.
Kanal İstanbul, İstanbul’un su kaynaklarına zarar
verecek, deniz kıyılarının doğal yapısını bozarak birçok canlının yok olmasına
yol açacaktır. Tarım ve orman arazileri olumsuz etkilenecek, ekolojik denge
bozulacaktır.12
Bu projenin gerçekleşmesi durumunda; deniz canlıları, su havzaları, verimli
tarım alanları ve ormanlar ciddi biçimde zarar görecektir. İstanbul, zaten tehdit
altında olan doğal ve çevresel değerlerini kaybedecektir.13
Kanal İstanbul Projesi’ne, “çılgın
proje” adı verilmiş. Bu girişim, gerçekten bir “çılgın bir proje”dir.
DİPNOTLAR
1 “İstanbul Açıklandı Şimdi Sıra İzmir’de”
www.yeniasir.cm.tr
2 “Kanal İstanbul’un Altından Ne Çıktı”
Türker Ertürk, odatv.com
3 “İstanbul Açıklandı Şimdi Sıra İzmir’de”
www.yeniasir.cm.tr
4 “Erdoğan, ‘Çılgın Proje’'yi Açıkladı”
vikipedi haber, tr.wikipedia.org
5 “Kanal İstanbul Projesi Hızlandı İşte
Detaylar” www.internethaber.com
6 www.internethaber.com
7 “Projenin Maliyeti 50 Milyar Doları Çok Çok
Geçer” hurriyet.com.tr
8 “Kanal İstanbul Para Basacak”
m.yenisafak.com
9 “Kanal İstanbul’da Gelir Getirecek Yeni
Proje” aksam.com.tr
10 “Kanal İstanbul’un Altından Ne Çıktı”
Türker Ertürk, odatv.com
11 “Kanal İstanbul’un Altından Ne Çıktı”
Türker Ertürk, odatv.com
12 a.b. “Greenpeace, ‘Kanal İstanbul’a Karşı”.
12 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Mayıs 2011
13 “Kanal İstanbul Projesi, İstanbul’un
Gerçeklerini Görmemek Demektir” 20 Haziran 2011 tarihinde kaynağından
arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Mayıs 2011
Amaç ileride parçalanması düşünülen Türkiye Cumhuriyeti'nin İstanbul eyaletine yapay bir sınır oluşturmaktır. Bu şekilde şehir dış etkenlere karşı daha izole hale getirilerek zaman içerisinde karşıt fikirlerin direnci daha kolay kırılabilecektir. İhanetin sınırları maalesef hala büyük bir halk kitlesi tarafından hayal ürünü gibi algılanıyor. Ancak her geçen gün bu ihanetin boyutunun hayal değil gerçek olduğunu yaşayarak tecrübe ediyoruz !
YanıtlaSil