Mustafa Kemal, İstanbul’da,
ulusal direnişi hazırlarken her sınıf ve kesimden değişik insanla dolaylı ya da
doğrudan ilişki kurdu. İngilizler’in ünlü istihbaratçıları, onun Saray’dan
Sirkeci kayıkçıklarına, kadın örgütlerinden yurt dışı yapılanmalara uzanan
bilgi toplama ağıyla başedemiyordu. İşgal güçlerinin koyduğu idam cezasına
karşın, milliciler; “büyük bir ustalıkla
her yere sızıyor, Saray’dan girip elçiliklerden çıkıyor ve İngilizler’in haber
alma servisleriyle adeta alay ediyorlardı”. Direnişçiler, Mustafa Kemal’in
yönlendirmesi altında mükemmel bir istihbarat ağı kurdular. Hemen her karşı
girişimi önceden öğrendiler, önlem alarak başarısız kıldılar. Kendilerini
tümden davaya adamışlardı. Ulusal direnişe katılanlar, “Bizim vücudumuz millete aittir, biz ulusal direnişin bir parçasıyız” diyordu.
Gizlilik
Mustafa Kemal, İstanbul’a
geldiği 13 Kasım 1918’den ayrıldığı 15 Mayıs 1919’a dek geçen 6 ay boyunca,
Kurtuluş Savaşı’na hazırlık oluşturan yoğun bir çalışma içinde oldu. İlişki ve
çalışmalarını genellikle gizli yürütüyordu. Dışardan bakıldığında, “yenilgiyi kabullenmiş ve Padişah’la Damat
Ferit’in politikalarına razı olmuş” gibi görünüyordu.1
İşlerini o denli ustalıkla yürütüyordu ki, İngilizlerin kuşkulanmasına
ve onu Malta’ya sürülecekler listesine almalarına2 karşın, açık
vermediği için bir şey yapamıyorlardı. Örneğin, millicilerin tutuklanıp
kapatıldığı Bekirağa Tutukevi’nin basılarak, tutukluların kurtarılması için bir
eylem düzenlemiş, eylemin bildirilmesine karşın, önceden aldığı önlemler
nedeniyle İngilizler bir şey kanıtlayamamıştı.3
Örgüt
Ustası
İstanbul’da kurulan hemen tüm gizli direniş örgütleriyle
ilişkisi vardı. Bunların kurulmasını sağlıyor, yönlendirip yönetiyor ancak üye
ya da yönetici olarak görünmüyordu. “Hür
ölünecek, fakat asla esir ve zelil yaşanmayacaktır”4 diyen ve
gizli çalışan Karakol örgütüyle, kuruluş döneminde ilişkisi vardı. Örgüt
yöneticileri Ali Rıza ve İsmail (Canbulat) Beylerle ilişkiyi,
çok güvendiği yaveri Cevat Abbas (Gürer)
aracılığıyla sürdürüyordu.5
Ankara’ya gidince, yeraltı örgütlerinin tümünü denetim
altına almış, kapanan ya da çalışması durdurulan örgütlerin yerine yenilerini
kurdurmuştu... Teşkilatı Mahsusa’nın süreklilik gösteren ardılları, Ankara’nın
doğrudan buyruğu altındaydı. Bu örgütün Müdürü Hüsamettin Bey’i, 1920 sonunda, Genel Kurmay İstihbarat Birimi’nin
başına geçirmek üzere, Ankara’ya getirmişti.6
İstanbul’daki gizli direniş örgütleri, düşman denetimi altındaki
depoları basarak silah ve cephanelere el koyuyor, sokağa egemen Rum ve Ermeni
çetelerle çatışıyor ve bilgi topluyordu. Gizli evler tutuluyor, az sayıda insanın
bildiği toplantı ve buluşma noktaları oluşturuluyordu. Subaylar ve millici
memurlar, girişimlere gizli destek veriyor7, ulusal savaşıma kadro
buluyorlardı.
Gizli Örgütler
Ulusal direniş, insan gücünü, başta ordu olmak üzere;
dağılmış olan Teşkilatı Mahsusa’nın kendini koruyan birimlerinden, zanaatçı ve
imalatçı loncalarından, esnaf cemiyetlerinden, Kızılay’dan ve kadın
örgütlerinden sağlıyordu. 1918’de, İstanbul’da 18 kadın derneği vardı.8
İlk yeraltı örgütü Karakol’u, Ankara’da Meclis kurulduktan sonra Müdafaa-i
Milliye (M.M.), Felâh, Mukavemet’i Bahriye ve İmalat’ı Harbiye gizli örgütleri
izledi.
Başlangıçta yorgun, yılgın ve dağınıklık içinde bulunan milliciler,
1918-1923 arasındaki beş yılda ve giderek artan biçimde, etkili bir direniş
hareketi yaratmayı başardılar. Gerçekleştirilen çok yönlü ve etkili eylem, bir
mucize değil, ustaca tasarlanmış örgütlü bir eylemin doğal sonucuydu. Bilgi
toplamadan cephane baskınlarına, Anadolu’ya adam göndermeden silah saklamaya,
yaymacadan (propagandadan) para bulmaya dek her tür eylem yapılıyordu. İstanbul
camilerinin pek çoğunun bodrumları, savaş malzemesi deposu durumuna
getirilmişti.9 Ankara’ya kaçışın ilk durağı Üsküdar sırtlarındaki
Özbek Tekkesi’ydi.10
Mim Mim ve Silah Edinme
Ankara’nın gereksinim duyduğu silahların önemli bir
bölümü, işgalci güçlerin İstanbul’da depoladığı silahlara el konularak
sağlandı. Mustafa Kemal, kurdurup
yönlendirdiği Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin askeri kanadını, başlangıçta
İstanbul’un Müslüman halkını, Rum ve Ermeniler’in saldırılarından korumakla
görevlendirdi.
Kısa adı M.M. (Mim Mim) olan bu örgütü, daha sonra
Ankara’ya silah ve adam taşıma işine verdi. Mim Mim’in başkanlığına,
Çanakkale’de yanında onbaşı olarak savaşan Topkapılı Mehmet Bey’i (Cambaz Mehmet) getirdi. M.M. İstanbul’da kendisini
korudu ve Rum saldırılarına karşı koymak için, hemen her semtte örgütlendi.11
Ankara’ya geçtikten sonra, örgüt içinde, doğrudan kendisine bağlı sekiz kişilik
bir komite oluşturdu. Bu komite, belirlediği kişileri Ankara’ya kaçırıyor, yol
giderlerini ve gerekli belgeleri sağlıyordu.12
Mim Mim, baskınlarla ele geçirdiği 38 bin ton silah,
cephane ve donanımı, elinde hiçbir motorlu araç olmamasına karşın; kağnılarla,
at, deve ya da katırlarla Ankara’ya taşıdı.13 Bu yükün karşılığı; 56
bin süngü, 320 makineli tüfek, 1500 tüfek, bir batarya, 3 bin sandık cephane,
10 bin üniforma, 100 bin nal, 15 bin matara, bin değişik askeri donanımdı.14
Karakollardan, kışlalardan, askeri depolardan silah ve
malzeme “çalınıyor!” du. 1921
Mart’ında Davutpaşa Kışlası’ndan el bombaları ve makineli tüfekler çalınmıştı. “Bir eleverenin (muhbirin) bildirmesiyle”
İngilizler, Sarıyer Karakolu’nda Anadolu’ya gönderilmeyi bekleyen 374 tüfek, 7
makinalı tüfek 25 el bombası ve 35 kasa cephane bulmuştu.
“Ermeni yetimlerin yerleştirilmesi” gerekçesiyle okullardan çıkarılan Kuleli Askeri Lisesi’nin 800
öğrencisi, götürüldükleri Maçka Kışlası’nın cephanesini neredeyse boşaltıp
M.M.’e teslim etmişti. Aynı işi Beylerbeyi Jandarma Okulu öğrencileri de
yapmıştı. Yeşilköy Çobançeşme cephaneliğinden 250 bin mermi, Haliç’teki
Karaağaç silah deposundan 500 sandık cephane kaybolmuştu!.15
Bilgi Toplama Başarısı
Mustafa Kemal, İstanbul direnişini örgütlerken her sınıf ve kesimden çok değişik
insanla dolaylı ya da doğrudan ilişki kurdu. İngilizler’in ünlü
istihbaratçıları, onun Saray’dan Sirkeci kayıkçıklarına, kadın örgütlerinden
yurt dışı yapılanmalarına uzanan bilgi toplama ağıyla baş edemiyordu.
İşgal güçlerinin koyduğu idam cezasına karşın, milliciler; “büyük bir ustalıkla her yere sızıyor,
Saray’dan girip elçiliklerden çıkıyor ve İngilizler’in haber alma servisleriyle
adeta alay ediyorlardı”.16 Hemen her karşı girişimi önceden
öğrendiler, önlem alarak başarısız kıldılar.
Adanmışlık
Ulusal mücadeleye katılan yurtsever insanlar, kendilerini tümden davaya
adamışlardı. Direnişçiler; “bizim
vücudumuz millete aittir, biz ulusal direnişin bir parçasıyız” diyorlardı.17
Fransız yazar Berthe Georges-Gaulis,
bu insanları için şu değerlendirmeyi yapmıştır: “Türklerin en sert ve acı tepkileri bile, görünürde bir kayıtsızlık
perdesi arkasında gizliydi. Sokakta, size bakmadan geçen bu insanları, herhangi
bir direniş yapamayacak durumda sanırdınız. Ama birdenbire ortaya çıkan sert
olayları, nedeni anlaşılamayan bu yangınları kimler çıkarıyor? Silah sesleri
nereden geliyor? Yönetim makinesinin çarkları arasında kayabilen bu kum
taneleri nereden çıkıyor? Avrupalılar, sorumluları gözle görülemeyen ve
kavranamayan bu olaylara akıl erdiremiyor. Onların kaba kuvveti, burada iş
göremiyor...”18
Halkın direncini kıramayan işgal yönetimi, yalnızca
millicileri değil, onlara yardım edenleri de ölüm cezasına çarptırmaya karar
verdi ve bu kararı “İstanbul’un her
yerine yapıştırdığı ilanlarla” duyurdu.19
Bu duyuru da etkili olmadı ve direniş yayılarak gelişti. Haberalma
çalışmaları ve silahlı eylemlerden ayrı olarak, mahallelerde, okullarda ve
fabrikalarda, halkı direnişe çağıran bildiriler dağıtıldı.
Direniş
Bildirileri
Amiral Bristol’un Mustafa Kemal’in kaleme aldığını
varsaydığı20 ve işçilere dağıtılan bir bildiride şunlar yazıyordu: “Bir kısım vicdansız ve şerefsiz devlet
adamları, yeşil çuhalı masalarda, bize atalarımızdan miras kalan bu ülkeyi
parçalamaya ve bölmeye karar verdiler. Bununla yetinmedikleri gibi ölüm
fermanımızı çıkardılar... Üstümüze en menfur kavmi saldırttılar; öyle bir kavim
ki, sevgili İzmirimiz’i bizden söküp aldı. Şimdi aynısını Türklüğün beşiği
Trakya’da yapmaya çalışıyor... Düvel-i muazzama kökümüzü kazımaya karar verdi. (Ancak
biz y.n.) Ülkemizin mübarek köşelerini
müdafaa etmek için, silahlar elimizde öleceğiz…”21
Millici Kadınlar
Millici kadınlar, yeraltı direnişinde bilgi toplama
ağırlıklı olmak üzere, görev aldılar ve çok başarılı oldular. Kazım (Orbay) Bey’in eşi, Enver Paşa’nın
kızkardeşi Mediha Hanım, Amiral de Robeck’in sözleriyle, “Türk kadınlar Derneği’yle bağlantılı ve
Kızılay Derneği’nin kadın üyeleriyle birlikte Anadolu’yla düzgün bir
haberleşme” düzeni kurmuştu.22
Polis şefi Azmi
Bey’in eşi, İtalyanlarla kurulan ilişkilerde görev almış, “sıkça Rodos’a gidip geliyordu”.23
Eski Sadrazamlardan Sait
Halim Paşa’nın akrabası Prenses Nimet
Muhtar, Avrupa’daki Türk kadınlarını örgütlemiş, “Mustafa Kemal için çalışan bir merkez durumuna getirilen Münih’te”
çalışma yürütüyordu.24
Topkapılı Ebe Şahende Hanım
(CHP Genel Sekreteri Recep Peker’in kayınvalidesi), Şair Şüküfe Nihal (Başar), Nakiye
(Elgün) Hanım, işgal
İstanbulu’nda direnişe katılan ve gösterdikleri kararlılıkla herkese örnek olan
kadın önderlerdi. Şahende Hanım, gördüğü ağır işkenceye karşın,
işgalci güçlere hiçbir bilgi vermemişti.25
Bilgi Toplama
Mustafa Kemal, bilgi toplamayı
içeren gizli çalışmaya önem veriyor, bu işlerle doğrudan kendisi ilgileniyordu.
Kişisel ilişkileri dahil, her türlü olanağı bu yönde kullandı. Sahip olduğu
sıradışı bellek gücüyle adları, yerleri ve olayları asla unutmuyor, halk
örgütlerinden Saray’a dek her kesimden insanla, güvene dayalı ilişkiler
kuruyordu.
Prenses Mevhibe Celalettin’i,
İtalyan İşgal Kuvvetleri Komutanı Kolonel
Roletto’nun düzenlediği baloya göndermiş, katılımcılar ve oradaki
konuşulanlar hakkında bilgi almıştı.26 II.Abdülhamit’in Kızı Naime
Sultan, V.Murat’ın kızı Fehime Sultan, millici yeraltı
direnişinin önemli bilgi toplama kaynaklarıydı. Fehime Sultan, Damat Ferit’le
Vahdettin’in birlikte oluşturduğu, “halkla Kuvvayı Milliye arasında çatışma
çıkarmayı amaçlayan gizli planı” ortaya çıkarıp, M.M. aracılığıyla
Ankara’ya bildirmişti.27
Damat Ferit’in “ayaklanma çıkartmak amacıyla
ayrılıkçı Kürt örgütleriyle” İstanbul’da yaptığı görüşmeleri bildiren de
oydu.28 Daha sonra, Türkiye Büyük Meclisi’nde Tokat milletvekili
olan Nazım Bey hakkında M.M.’yi o
uyardı. “Nazım Bey, Damat Ferit’in
ajanıydı ve bir muhalefet partisi kurması için kendisine 4500 lira ödenmişti. O
da Halk İştirâküyyün Fırkası adında bir parti kurmuştu”.29
DİPNOTLAR
1
“Bozkurt”
H.C.Armstrong, Arba Yay., İst.-1996, sf.83
2
a.g.e. sf.85
3
a.g.e. sf.84
4
“Karakol
Cemiyeti Nasıl Kurulmuştu” Fethi Tevetoğlu, Yakın Tarihimiz 4:48
(24.01.1963), sf.257-260; ak. Bilge
Criss “İşgal Altında İstanbul 1918-1923”, İletişim Yay., 3.Bas., İst.-2000,
sf.151
5
“İşgal
Altında İstanbul 1918-1923” B.Criss, İletişim Yay., 3.Bas.,
İst.-2000, sf.153
6
a.g.e. sf.173
7
“Bozkurt”
H.C.Armstrong, Arba Yay., İst.-1996, sf.84
8
“Bir
Osmanlı Kadın Örgütü: Osmanlı Müdafaa-i Hukuku Nisvan Cemiyeti” Serpil Çakır,
Tarih ve Toplum 66 (Haziran-1989) 16-21; ak. B.Criss “İşgal Altında İstanbul 1918-1923”, İleti. Yay., 3.Bas.,
sf.19
9
“İşgal
Altında İstanbul 1918-1923” B. Criss, İletişim Yay., 3.Bas.,
2000, sf.239
10
“Özbekler
Tekkesi” Cengiz Bektaş, Tarih ve Toplum 2:8 (Ağustos-1984)
sf.40-45; ak. B.Criss “İşgal Altında
İstanbul 1918-1923”, İletişim Yay., 3.Bas., İst.-2000, sf.156
11
“Gaflet
Dalalet, Hiyanet” Yılmaz Dikbaş, Top.Dön.Yay., 8.Bas,
İst-2003, sf.64
12
“İşgal
Altında İstanbul” B. Criss, İletişim Yay., 3.Bas., 2000, sf.182
13
“İstiklal
Savaşı’nda Anadolu’ya Kaçırılan Muhimmat ve Askeri Eşya Hakkında Tanzim Edilmiş
Mühim Bir Vesika” Hüseyin Dağtekin, Tarih Vesikaları 1:16
(1955); ak. Bilge Criss, a.g.e.
sf.184
14
“Milli
Mücadelede İttihatçılık” E.J.Zürcher, Bağlam Yay., 2.Bas.,
sf.129
15
“İşgal
Altında İstanbul” B. Criss, İletişim Yay., 3.Bas, İst.-2000, sf.186
16
“Kurtuluş
Savaşı Sırasında Türk Milliyetçiliği” B.G.Gaulis, Cumhuriyet
Kitapları, İstanbul-1999, sf.31
17
a.g.e. sf.31
18
a.g.e. sf.32-33
19
“Mustafa
Kemal” Paul Dumont, Kültür Bak.Yay., 2.Bas., 1994, sf.49
20
U.S. Records 867.00/1329, 19 Tem.1920,
Bristol’dan Dışişleri Bakanı’na; ak. B.
Criss “İşgal Altında İstanbul 1918-1923”, İletişim Yay., 3.Bas., İst.-2000,
sf.135-136
21
a.g.e. sf.135-136
22
FO371/5170, 16.09.1920, de
Robeck’tenCurzon’a; ak. B. Criss
sf.179
23
a.g.e. sf.179
24
a.g.e. sf.180
25
“Belgelerle
Kurtuluş Savaşı’nda Casusluk Örgütleri” ErgunHiçyılmaz,
sf.54-55; ak B. Criss, a.g.e. sf.18
26
“Atatürk’ün
İstanbul’daki Çalışmaları” S. Borak, Kaynak Yay., 2. Bas.,
İst.-1996, sf.225
27
“İşgal
Altında İstanbul” B.Criss, İletişim Yay., 3.Bas. İst.-2000, sf.181
28
a.g.e. sf.
29
“Muhterem
Casuslar” RaziYalkın, Tarih Dünyası 2:12-14 (1 Ekim-1 Kasım
1950); ak. B. Criss, a.g.e. sf.181
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder