Özelleştirme uygulamaları Türkiye’de, geri dönüşün, dışa
bağımlılığın ve ekonomik çöküşün kuramsallaştırıldığı; bilinçli ve tasarlı
anti-ulusçu bir izlencenin son aşamasıdır. Toplumsal yaşamı ulus birliği
temelinde sürdürüp geliştirmenin gerçek unsurları olan kamusal işletmeler,
azgelişmiş ülkeleri ayakta tutan ekonomik güç merkezleridir. Bu merkezleri
elden çıkarmanın, ulus-devlet varlığının temel dayanaklarını ortadan kaldırma
anlamına geleceği açıktır. Özelleştirme uygulamalarının, ulusal çözülmenin
yolunu açan ve bu uygulamaları ister istemez ulus karşıtlığına götüren bir
eylem olmasının nedeni budur.
Fruko-Tamek’ten
ORÜS’e
Fruko–Tamek
şirketinin yüzde 36 hissesi devletindi. Bu hisseler, 1995 yılında DYP–CHP
Hükümeti zamanında satıldı. Ancak bu satışın iç karartıcı bir öyküsü vardı. Fruko–Tamek’in
yüzde 36 devlet hissesine, 1991 yılında 70 milyar lira (16 milyon dolar) lira
değer biçilmişti. Bu hisseler 1995 yılında, 4 yıl önceki değeriyle, yani yine
70 milyar liraya (1,7 milyon dolar) satıldı. Dört yıllık enflasyon göz önüne
alındığında, Fruko–Tamek’teki devlet hisselerinin 1995’teki gerçek
değeri bir trilyona yaklaşıyordu. Nitekim yüzde 36’lık devlet hisselerini satın
alan şirket, 1997 yılında aynı hisseler için 100 milyon dolara (o günkü kurla
10 trilyon liraya) yabancı ortak arıyordu.1
KÜMAŞ,
madencilik alanında etkinlik gösteren başarılı bir devlet kuruluşuydu.
1994–1995 yıllarında 45,6 milyon dolar kâr etmişti. Bu KİT, yarısı peşin olmak
üzere 108 milyon dolara satıldı. Satış öncesinde değer tesbitinde bulunan
firma, KÜMAŞ için 99,5, maden rezervleri için 82,1 milyon dolar değer
biçmişti. KÜMAŞ’ın satış tarihinde devlet bankalarında 40 milyon doları
bulunuyordu. Satış işlemlerinin gerçekleştirilmesinden bir gün önce bu paranın
büyük bölümü alıcı holdingin bankasına devredilmiş, peşin ödemenin yarısından
çoğu bu parayla gerçekleştirilmişti. KÜMAŞ kendi parasıyla satın
alınmıştı.2
Orman ürünleriyle ilgili önemli bir KİT olan ORÜS,
1996 Ocağında 1.2 trilyon liraya (19,2 milyon dolar) satıldı. Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı’nın (ÖİB) “danışman firmaları”, ORÜS’ün
1992 yılında, yani dört yıl önce ve yalnızca arsalarına 602 milyar lira (87,5
milyon dolar) değer biçmişti. ORÜS, üzerindeki onca modern tesise
karşın, arsa değerinin dörtte birinden daha az bir fiyata satılmıştı.3
Santral
Satmak
12 termik santralin işletme
hakları, yap–işlet–devret “modeliyle” 1997 Kasım’ında 20 yıllığına ve
1.6 milyar dolar karşılığında “özelleştirildi”. Dünyada bir örneği
herhalde olmayan bu “satışta” durum şuydu: Santralların yıllık kârı 750
milyon dolardı. Yani santrallar iki yıllık kârına karşılık 20 yıllığına elden
çıkarılmıştı.
Devlet, 20 yıl içinde santrallara 2 milyar dolarlık daha
yatırım yapmayı kabul etmişti. Yani elden çıkarılma bedelinden daha fazla
miktarda masraf yapılacaktı. Bunun anlamı santralların “üzerine para vererek
satılması demekti.” Bunlardan ayrı olarak, santralların işletme hakkını
devralan firmalar, elektrik tarife bedellerini diledikleri gibi belirleyerek,
yeni ve büyük tekel kârı elde edeceklerdi.4
“Özelleştik
Güzelleştik”: POAŞ
Ülke güvenliği için stratejik bir
kurum olan Petrol Ofisi Anonim Şirketi (POAŞ), 3 Mart 2000 günü 1 milyar
260 milyon dolara satıldı. POAŞ’ı alanlar satıştan o denli memnundu ki
gazetelere “özelleştik güzelleştik” diyerek ilanlar verdi.
Yeniden kurulmasının 8 milyar
dolarlık bir yatırımla gerçekleşebileceği hesaplanan POAŞ’ın, borsa
değerinin bile 4 milyar 521 milyon dolar olduğu açıklandı. Bu büyük devlet
yatırımı, 1999 yılında kârını yüzde 104 artırmış, vergilerini ödemiş ve
kasasında 379 milyon dolar nakit para biriktirmişti.
POAŞ bu parayla birlikte satıldı ve
alıcılar peşinatın dörtte üçünü POAŞ’ın
kendi parasıyla karşıladılar. Tıpkı KÜMAŞ gibi POAŞ da
kendi parasıyla satılmıştı.5 Ayrıca, POAŞ son on yıl
içinde ortalama yüzde 102 kâr artışı sağlamış, tüm giderler ve görev zararları
düşüldükten sonra, yılda 180 trilyon lira, yani 315 milyon dolar kâr etmişti.
Bunun açık anlamı şudur; POAŞ, kendi parası olan 379 milyon dolar
düşüldükten sonra kalan 881 milyon dolara satılmıştır ve bu bedel, POAŞ’ın üç yıllık kârından daha az bir paradır.6
Satarak
Yok Etme: Et Balık Kurumu
Et ve Balık Kurumu’nun (EBK) özelleştirilen
11 kombinasından dokuzunda, bir yıl içinde üretime son verilmiştir. İstihdam yüzde
88, üretim yüzde 94 düşmüştür. Özelleştirilen Süt Endüstrisi Kurumu’nda
(SEK) durum ayrımlı değildir. İstihdam yüzde 57, üretim ise yüzde 33
düşmüştür.
Orman Ürünleri Sanayi Kurumu’nda (ORÜS),
özelleştirme uygulaması yapılan sekiz işletmeden yedisinde üretim son bulmuş,
toplam istihdam yüzde 78 azalmıştır.7 ORÜS’ün arsaları, TIR
parkına dönüştürüldü. Özelleştirilen Sümerbank’ın altı fabrikası
kapatılmıştır.
Altın
Yumurtlayan Tavuğu Kesmek: TEKEL’in Satışı
TEKEL, her yıl yüksek kar eden ve
hazineye önemli oranda kaynak aktaran bir kamu iktisadi kuruluşuydu.
Politikacılar, uzun süreden beri gözlerini TEKEL’e dikmişti. Devlet Bakanı Eyüp
Aşık’ın, “TEKEL’in çöpüne kadar her şeyini satacağız” sözü8 gerçek
oldu ve TEKEL AKP yönetimince gerçekten “çöpüne kadar” satıldı.
İlk satış alkollü içkiler
bölümünde oldu. 16 alkollü içki işletmesi, stokları ve tüm varlıklarıyla 2004
yılında 292 milyon dolara satıldı. Satış bedeli o denli düşüktü ki, alıcı firma
MEY İÇKİ adını verdiği şirketi 2 yıl sonra 2006’da yüzde 270 karla 810 milyon
dolara sattı. Alıcı bu kez, Texsas Pasific Group adlı Amerikan ortak
girişimiydi. Texsas Pasific, MEY İÇKİ’yi 5 yıl kullandı ve 2011 yılında
İngiliz Diageo şirketine tam 2,1 milyar dolara sattı.9
Devletin çok düşük bir bedelle
elden çıkardığı TEKEL’in alkollü içki bölümü birkaç yıl içinde aracılara tam 1
milyar 808 milyon dolar emeksiz kazanç sağlamıştı. Bu satış, özelleştirme
denilen talanın boyutunu gösteren çarpıcı bir örnektir.
TEKEL’in; kaya ve göl tuzu üreten
8 tuzlası, 2004 yılında toplam 1 milyar 757 milyon dolara; deniz tuzu üreten 2
tuzlası 80 milyon dolara satıldı.
Yabancı sigara şirketleri,
Türkiye’de Türk tütünü ve sigaralarıyla yarışamıyordu. Bu nedenle TEKEL’in
sigara bölümünün satışıyla yakından ilgileniyor ve sabırsızlıkla açık
eksiltmeyi (ihaleyi) bekliyorlardı. 25 Ocak 2008 günü yapılan açık eksiltmede, TEKEL
Sıgara’yı bir milyar 710 milyon dolar teklif veren İngiliz Brıtısh
American Tobacco şirketi aldı.
Bu satışla Türkiye’de sigara
sanayi devlet tekeli olmaktan çıktı ve uluslararası dev bir şirketin tekeline
girdi. Sigara da sağlanan büyük boyutlu gelir yurt dışına gider oldu. Türk
tütüncülüğü hemen hemen yok edildi ve fabrikalardan yoğun biçimde işçi
çıkarıldı. TEKEL’in 2001 yılında 31 124 olan çalışan sayısı, özelleştirmeden
sonra 12 000 düşürüldü.10
Binbir güçlükle yaratılan; altı
büyük ve modern fabrika, 110 yaprak tütün işletmesi, 84 pazarlama müdürlüğü, 19
alkollü içki üreten tesis, 10 tuz işletmesi, 1 kibrit fabrikası, 1 ambalaj
fabrikası, 1 viskoz fabrikası yabancıların iyeliğine (mülkiyetine) geçti.11
TEKEL’in Ankara’da yaptırdığı ve 2004 yılında tamamlanan İkiz
Kuleler, 100 milyon dolara, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne (TOBB)
satıldı. Oysa TEKEL, bu yapıyı yaptırmak için 210 milyon dolar harcamış ve yeni
biten bu binaları hiç kullanmamıştı. TEKEL, bu satışla, Ankara’nın en değerli
yerinde yaptırdığı iki gökdelenini TOBB’a yaptığı masrafın yarı fiyatına
satılıyor, üstüne de 110 milyon dolar vermiş oluyordu.12
Eti
Holding Satışları
Eti-Gümüş,
2004’te, 20,6 milyon doları peşin ödenmek koşuluyla 41,2 milyon dolara satıldı.
Sözleşme tarihi olan 13 Ağustos 2004’te, kasasında; 17,9 milyon doları nakit,
2,67 milyon doları gümüş stoğu (11 ton) olmak üzere 20,6 milyon dolarlık
taşınır değeri vardı. Bu miktar, peşin ödeme miktarı kadardı. Satış sözleşmesi
sanki, peşinatın, Eti-Gümüş’ün kendi parasıyla ödenmesi düşünülerek
yapılmıştı.13
Devletin en değerli
işletmelerinden olan ve kuruluşu Atatürk dönemine giden Eti Holding’in diğer
kuruluşları; Eti-Elektrometalurji, Eti Krom ve Eti Bakır’daki
uygulamalar ayrımlı değildi. Eti-Elektrometalurji, 6.128 milyonu peşin
15,320 milyon dolara satılmıştı. Kasasında 2,06 milyon dolar nakit, işletmede
3,4 milyon dolarlık stok vardı. Devlet ayrıca, “işten çıkarılacak işçilerin
kıdem ve ihbar tazminatı ödemelerinde kullanılması”! için hesaba 5,42
milyon dolar yatırmıştı. Bunların toplamı 10,66 milyon dolar ediyordu; bu ise
peşin ödemenin neredeyse iki katına yakın bir paraydı.
Alıcı firma, Eti-Metalurji’yi
almak için para ödemediği gibi üstüne para almıştı.14 13,2 milyon
dolar peşinatla satılan Eti Bakır’a, devlet yine işçi ödemesi altında
5,06 milyon dolar aktarmıştı.15 Eti Krom, 29,025 milyon dolar
peşinatla satılırken kasasında 18,9 milyon doları bulunuyordu.16
Eti Gümüş, Eti Krom, Eti
Elektrometalurji ve Eti Bakır’dan sonra, Türkiye’de “birincil
aliminyum üreten tek kuruluş” olan Eti Seydişehir Aliminyum A.Ş. de
özelleştirildi. Aliminyum; kimya, otomotiv, tekstil, inşaat, uzay ve savaş
sanayisi gibi alanlarda kullanılan önemli bir madendi. Türkiye’de çok bulunan bor
madeniyle birleştirildiğinde, stratejik yeni bir alışımın, “milenyum
metili”nin bileşeniydi. Mühendis odaları, sendikalar ve Seydişehir halkı, Eti
Aliminyum’un özelleştirilmesine şiddetle karşı çıkıyordu. Kuruluş zarar etmediği
gibi, 2004’de 26,5 milyon dolar kâr etmişti.17
Seydişehir
Alüminyum: Büyük Vurgun
Eti Seydişehir Aliminyum A.Ş.
tüm mal varlığı ve maden birikisiyle (rezerviyle) birlikte, 27 Temmuz 2005’te,
yalnızca 305 milyon dolara satıldı. Satıştan bir süre önce (2003) alınan bir
kararla Oymapınar Elektrik Santralı Eti Aliminyum’a devredilmişti.18
Satış bedeli, yalnızca fabrikanın ya da yalnızca maden birikisinin değerini
bile karşılamıyordu. Üstelik Oymapınar Barajı da bu bedelin içindeydi.
Koskoca baraj, Seydişehir Aliminyum gibi büyük ve önemli bir yatırımı
çok ucuza alan şirkete, armağan olarak verilmiş oluyordu.
59.AKP Hükümeti’nin atadığı Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin
Kilci, Seydişehir Alüminyum Fabrikası’nın özelleştirilmesine karşı
çıkan işçi ve halk eylemlerinin hemen ertesinde, 26 Mayıs 2005’te, bir basın
açıklaması yaptı. Kilci, bu açıklamada hiç çekinmeden şunları söyledi: “Bir
ya da birkaç yıllık kârına satılıyor diye özelleştirmeden vazgeçmeyeceğiz.
Üstelik kâr eden kuruluşlar daha kolay satılıyor. Ayrıca, özelleştirilen
kuruluşların üretimi durdurmaması diye bir şey yok. Özelleştirme yalnızca
çalışma potansiyeli olan kuruluşların satılmasından ibaret değildir”.19
İletişim
Haraç Mezat
Cep telefonlarının işletme hakkı,
1998’de 25 yıllık bir süre için Turkcell ve Telsim’e 500’er milyon dolara
satıldı. Satış bedelini, devlete ait teşvik kredileriyle karşıladığı açıklanan
bu iki firma, iki yıl içinde abonelerden “sabit ücret” adı altında tam
627 milyon dolar topladı. Mahkeme kararlarına da yansıyan bu durum, pek çok
abonenin tepkisini çeken bir gerçeği ortaya çıkardı. Turkcell ve Telsim,
25 yıllık lisans anlaşması bedelinin tamamına yakınını iki yıllık kısa bir süre
içinde ve yalnızca “sabit ücret” adı altında topladığı paralarla
karşılamıştı. Devlet, kaynaklarının sınırlı olmasına karşın özel firmalara
teşvik vermiş, verdiği krediyle kendi malını satmış ve iletişim alanında
denetlenmesi güç bir tekel yaratmıştı.20
Ulus-devlet yapısı için yaşamsal
önem taşıyan Telekom, 1 Temmuz 2005’te yapılan bir ihaleyle, Lübnanlı
bir şirkete satıldı. Parasal yitikten ayrı olarak Türkiye’den çok şey götüren
bu satış, 59.Hükümet ve Cumhurbaşkanı tarafından ivedilikle onaylandı ve devir
sözleşmesi bir buçuk ay içinde yapıldı.
Türk Telekom A.Ş.’nin,
karar yetkisine sahip yüzde 55’lik hissesi, yüzde 20’si peşin, kalanı beş yılda
eşit taksitle ödenmek üzere satıldı. Telekom’un satış günü kasasında 2,2
katrilyon lira (1,64 milyar dolar) nakit parası vardı.21 Alıcı
firma, 1 milyar 310 milyon dolar tutan peşinatı, Telekom’un kendi
parasıyla karşılıyor, üste de 330 milyon dolar almış oluyordu.
Telekom,
iletişimin can damarı, stratejik bir kurumdu. Güvenliğini düşünen hiçbir ulus
devlet, iletişiminde yabancı egemenliğini kabul etmiyor, hisse satışlarıyla
karar yetkisini kesinlikle başkasına devretmiyordu. ABD’de, iletişime giren
küçük bir yabancı sermaye payı için, Federal Soruşturma Bürosu (FBI) Direktörü Louis
Freeh, Kongre’ye rapor üzerine rapor göndermiş, bu durumun, “iletişim ve
ona bağlı olarak ulusal güvenlik için riskler ve tehlikeler oluşturduğu”nu söylemişti.22
Alıcı Şirket, peşinat dışında kalan 5,24 milyar doları,
yılda 1,048 milyar dolardan 5 yılda ödeyecekti. Oysa Telekom’un yıllık
net kârı 2,150 milyar dolardı.23 Kâr beş yıl içinde hiç artmasa
bile, bunun 1,048 milyar dolarıyla taksit ödenecek, üstüne bir yılda 1,102
milyar, beş yılda 5,510 milyar dolar kalacaktı. Bunun açık anlamı, Telekom’un,
bedavaya verilmesi değil, üstüne 5 milyardan çok para ödenerek, yabancılara
verilmesiydi.
Üretimine
Son Verilenler
Özelleştirme uygulamalarının
başladığı 1985’ten 2005’e dek geçen 20 yıl içinde, toplam olarak 188 devlet
işletmesi özelleştirildi. “Teknolojik yenilenme”, “Serbest ticaret
gelişimi” ya da “üretim artışı” gibi söylemlerle yapılmasına karşın,
bu işletmelerden 8’i tasfiye edildi, 65’inde üretime son verildi. “Üretim
zorunluluğu”yla özelleştirilen 10 kuruluşun ise bu yükümlülüğü 2007’de sona
eriyor.
Özelleştirildikten sonra üretime son verilen devlet
işletmelerinin bazıları şunlardır: Türkiye Zirai Donatım Kurumu; Manisa
Kükürt İşletmesi, Sakarya Traktör Fabrikası; Et
Balık Kurumu; Afyon, Kars, Bayburt, Bursa, Kastamonu,
Gaziantep, Manisa Kombinaları; Gümüşhane Çimento
Fabrikası; Orman Ürünleri Sanayi (ORÜS); Ulupınar,
Pazarköy, Düzce, Ayancık, Bafra, Antalya, Bartın,
Demirköy, Şavşat İşletmeleri; Süt Endüstrisi Kurumu (SEK);
Afyon, Bayburt, Çanakkale, Erzincan, Erzurum,
Havsa, Yatağan, Diyarbakır İşletmeleri; SEKA;
Dalaman, Afyon, Akkuş, İşletmeleri; Sümerbank
(Sümer Holding); Adana, Erzincan, Şanlıurfa, Denizli,
Bakırköy, Çanakkale, Nazilli, İzmir, Beykoz
Fabrikaları; TESTAŞ Aydın İşletmesi.24
Sonuç
Özelleştirmelerle, binlerce işçi–mühendis–teknisyen
işsiz kaldı. Faiz kıskacında üretimsizliğin ağır sorunlarını yaşayan Türkiye;
sonu ulusal tükeniş olan bir yola sokularak, uluslararası ekonomik savaşımın
girdabı bol bulanık sularında, korumasız ve rotasız bir gidişe sürüklendi.
Türkiye’deki üretimsizlik öyle bir düzeye ulaştı ki, bir
zamanlar yaptıkları üretimle övünen sanayiciler, hızlı bir biçimde ticaret,
pazarlama ve mali spekülasyona kaydılar, kurdukları mega marketlerde yabancı
malları pazarlıyorlar. KOÇ Holding’in
Yönetim Kurulu Başkanı Rahmi Koç, 24 Ocak 2000 tarihinde şunları
söyledi: “Şimdi iş aleminde yapımcılık değil de, satıcılık ve pazarlama
mühim oluyor. Bildiğiniz o mal üretme devri yavaş yavaş kapanıyor. Bizim de
ağır sanayiden yavaş yavaş hizmet sanayisine kaymamız lazım. Migros her hafta
iki tane mağaza açıyor”.25
Masrafa
Giden Gelir
Temeli 24 Ocak 1980 kararlarıyla
atılan ve Turgut Özal hükümetleriyle uygulamaya geçilen “özelleştirme”
girişimlerinin devlet bütçesine katkısı nedir? Çok düşük bedellerle de olsa
satışlardan elde edilen gelirler nereye gitmiştir? Bu soruların yanıtlarıyla
bir avuç yurtsever sendikacı, aydın ve bilim adamından başka ilgilenen olmadı.
Özelleştirme uygulamaları, Türk halkının bilgisinden uzak tutulmaya çalışılan
konular oldu.
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın
(OİB), Özelleştirme Yüksek Kurulu’na (ÖYK) sunduğu rapora göre; 1986’dan
1999’a dek gerçekleştirilen özelleştirmelerden, “masraflar” çıktıktan
sonra devletin elde ettiği gelir, yalnızca 200 milyon dolardır.26 13
yılda 4.8 milyar dolarlık satış yapılmış bunun için 4.6 milyar dolar “masraf”
yapıldığı bildirilmiştir.27
Özelleştirme ve devir satışlarının en yoğun dönemi AKP
yönetimindeki yıllar oldu. Recep Tayip Erdoğan “özelleştirme
yapmazsak halka ihanet etmiş oluruz” diyordu. 2002-2013 arasındaki 11 yılda
içinde rafineriler, demir çelik tesisleri ve limanların da olduğu tam 890 kamu
malı değişik biçimlerle satılmıştır. Özelleştirme idaresi verilerine göre,
2002’den önce satılanlarla birlikte 56.7 milyar gelir elde edilmiş, bunun 15.5
milyar doları masrafa gitmiştir.28 Geri kalan paranın nerelere
harcandığı bilinmemektedir.
DİPNOTLAR
1 “KİT Sisteminin İktisadi Değerlendirmesi Nicel İrdeleme,
Özelleştirme Sorunları ve Politika Seçenekleri-Özet Rapor”
KİGEM 1997, sf.33
2 a.g.e.
sf.34
3 “KİGEM Özet-Rapor” 1997, sf.32
4 a.g.e.
sf.32
5 Cumhuriyet
04,03,2000
6 a.g.g.
04.03.2000
7 “KİGEM Özet-Rapor” 1997, sf.34
8 Hürriyet,
12 Ağustos 1998
11 a.g.e.
12 “Tekel’in Kuleleri 100 Milyon Dolara TOBB’nin” Cumhuriyet
12.08.2005
13 “ÖİB Yardımıyla Özelleştirme” Murat Kışlalı, Cumhuriyet
20.06.2005
14 a.g.g.
20.06.2005
15 a.g.g.
20.06.2005
16 a.g.g.
20.06.2005
17 Makine
Mühendisleri Odası Basın Açıklaması, 09.06.2005 http//www.mmo.org.tr
19 “Karlı Şirket Kolay Özelleşir” Cumhuriyet,
27.05.2005
20 Hürriyet
Ekonomi, 17.02.2000
21 “Telekom’da Özelleştirmenin Ardındaki Gerçekler” Erinç
Yeldan, Cumhuriyet 06.07.2005
22 “FBI Yabancı Hisse İçin Uyardı” Cumhuriyet
03.06.1995
23 “Türk Telekom Oger’in” Cumhuriyet
02.07.2005 ve “Telekom’da Özelleştirmenin Ardındaki Gerçekler” Erinç Yeldan,
Cumhuriyet 06.07.2005
24 “Özelleştirilen Kurum Kapanıyor” Emine Kaplan Cumhuriyet
26.05.2005
25 Sabah
25.01.2000
26 “Özelleştirme Sorgulanacak” Cumhuriyet
15.06.1999
27 a.g.g.
15.06.1999
28 www.oib.gov.tr.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder