25 Kasım 2016’da ölen Küba Devlet
Başkanı Fidel Castro, Atatürk’ü emperyalizme
karşı savaşan “en büyük devrimci” sayar ve eyleminin kendileri için esin
kaynağı olduğunu söyleyerek, güncelliğini evrensel boyutuyla ele alır. Şöyle söyler:
“Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptıklarını ben
asla yapamazdım. Gerçek devrimci Atatürk’tür. Büyük bir devrim yaptım ancak Mustafa
Kemal’in yaptıklarını başaramazdım. Devrimci Kemal Atatürk varken Türk gençleri
neden kendilerine başka önder arıyorlar... Atatürk 1919’da, düşmanları kovmak için
Bandırma gemisiyle Samsun’a çıktı ve anti-emperyalist savaş verdi, zafere erişti.
Biz Atatürk’ün devrimci savaşından etkilendik, esinlendik. Ve tam 40 yıl sonra,
1959’da Gramsi gemisiyle Havana’ya çıktık. Ülkemizde emperyalizmi ve işbirlikçi
faşist Batista rejimini yıkmak için biz de zafere eriştik. Bizim ve tüm ezilen halkların
esin kaynağı Mustafa Kemal Atatürk’tür”.1
Atatürk
Güncel mi?
Atatürk’ün
ölümünden günümüze dek 82 yıl geçti. Bu iki kuşak demektir. 1938’de yirmi
yaşında olanların çocukları bugün yaşıyor ve ortalama yetmiş yaşındalar. Bu iki
kuşağın yaşam süresi içinde Türkiye; özgüveni yüksek, geleceğe umutla bakan,
sevinci ve üzüntüsü ortak insanların yaşadığı bir ülke olmaktan çıktı. Toplumun
her kesiminde, yaygın ve etkili bir yozlaşma var. Bugün, Türkiye’de, çökmekte
olan bir ülkenin sorunları yaşanıyor ve yaşanan sorunların tümünde, çözüm için
karşımıza Atatürk’ün uyguladığı
politika çıkıyor. O’nun yarattığı değerler, korunup aşılmadığı için, yüzyıl
önceye geri dönüldü. Atatürk’ün güncel
olmasının nedeni bu.
Büyük bir devrim gerçekleştirip tam bağımsız bir ülke
yaratılmışken, insanlar kula kulluktan yurttaşlığa yükselmişken ve aydınlık bir
geleceğin yolu açılmışken; nasıl oluyor da bu denli geri, bölünmüş ve umutsuz
bir ülke durumuna geliyoruz. Geriye düşmenin, karşıtına dönüşmenin ya da
değerlerini yitirmenin bu denli yoğun yaşanmasının nedeni nedir? Bunun
sorumlusu kimlerdir?
Eğitimsizlik
Geri dönüşün nesnel ve öznel nedenleri var. Öznel
nedenden söz edeceksek, sorumluluğun ülkeyi yönetenler başta olmak üzere, Atatürk’ten
sonraki iki kuşakta olduğu söyleyebilir. 11 Kasım 1938’de başlayan geri dönüş,
sürekli artan bir ivmeyle, karşıtlıktan düşmanlığa evrildi ve bugüne gelindi.
82 yıl süren bu olumsuz sürecin temelinde Kemalizmden kopuş,
bunun temelinde de eğitimsizlik vardır. Atatürk kendi ülkesinde kendi
insanlarına öğretilmedi, ilkeleri sistemli programlarla ortadan kaldırıldı. Türk
halkı, onu kurtarıcı kahraman olarak sevip saydı ancak ilkelerini öğrenemedi.
Bir bölüm insan, yanlış ve kimi zaman kara çalmaya varan yakıştırmalarla, ondan
uzaklaştırıldı ya da karşıt hale getirildi. Günümüzde yapılan saldırıların
yoğunluğu, Atatürk’ün güncelliğinin
bir başka göstergesidir.
Atatürk karşıtlığı,
Amerikalıların Türkiye’ye girdiği 1946’dan sonra sistemleştirilerek devlet
politikasına yerleştirildi. 1949 yılında imzalanan eğitimle ilgili ikili
anlaşmayla ulusal eğitim ulusal olmaktan çıktı ve Atatürk ders
kitaplarına Amerikalı uzmanların uygun gördüğü biçimiyle girdi.
Gizli
İşgal
Türkiye, bugün askeri değil ancak askeri işgalin amacı
olan, siyasi ve ekonomik işgal altında. Sevr,
toprak paylaşımı dışında hemen tüm koşullarıyla üstelik daha kapsamlı olarak
uygulanıyor. Topraklar silahla el değiştirmiyor ancak yabancıların toprak satın
almasıyla, Anadolu’da hızlı bir mülkiyet değişimi yaşanıyor.
Parayla donatılmış yerli ya da yabancı ‘misyonerler’, bu ülke için bir şeyler
yapmaya çalışan yurtseverlerden daha geniş olanaklarla serbestçe çalışıyor.
Ulusal haklara saldırmada, hiçbir sınır tanınmıyor. Vatanseverlik baskı altında; hıyanet,
getirisi yüksek bir meslek durumunda. Halk, yoksul ve umutsuz, karamsar bir
edilgenlik içinde. Basın ihaneti yayıyor. Sanki işgal İstanbul’u yeniden
yaşanıyor.
Bu koşullarda yapılması gereken, benzer koşullar altında
geçmişte verilen savaşımdan yararlanmak ve bu yönde çalışmaktır. Atatürk’ü
ve başardığı eylemi bugün yeniden gerekli kılan, yaşanmakta olan koşullardır. Samsun’a
çıkan anlayış, Kuvayı Milliye ruhu, Müdafaa-i Hukuk örgütlenmesi önümüzdeki
yakın dönemi belirleyecek biçimde, yeniden gündeme geliyor.
Kurtuluş
Savaşı, öncesi ve sonrasıyla dikkatlice incelenmeli,
güncelliğini koruyan bu eylem, günün koşullarına uyumlu kılınarak, ulusal
birlik anlayışıyla uygulanmalıdır. Bu ülkenin parçalanmasını önlemek isteyen
herkes, Mustafa Kemal’e başvurmak,
savaşımından ders almak zorundadır. Türkiye’de yükselmekte olan ulusal uyanış, geçmişteki benzersiz
deneyimden, kesin olarak yararlanmalı, bu konuda bilgilenmelidir.
Kemalist
Olmak
Bir değerin nasıl kazanıldığını bilmeyen, onu koruyamaz.
Kurtuluş Savaşı’nın hangi koşullarda, nasıl ve kimlere karşı kazanıldığını,
ne bedel ödendiğini, ulusu ayakta tutan kalkınmanın nasıl sağlandığını
bilmeden, Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tutmak olanaklı değildir.
Yapılanlar çabuk unutuldu ya da unutturuldu. Unuttukça da
geriye gidildi. Ve bugün, içinde sıkışıp kaldığımız sorunlarla dolu koşullara
gelindi. Bu koşullar, nitelik olarak, Osmanlının 20.yüzyıl başında yaşadığı
koşullardır. Bunu artık herkes görmelidir. Dünü
unutursan, yarın hatalara düşmekten kurtulamazsın. Atatürk günceldir ve doğaldır ki emperyalist boyunduruktan
kurtulana dek güncelliği sürecektir. Her kesimden yurtsever, bu nedenle Atatürk’e yöneliyor; Kuvayı Milliye ruhu bu nedenle
yayılıyor, Müdafaa-i Hukukçular bu
nedenle yeniden ortaya çıkıyor.
Atatürk’ü incelemek, tarihle
ilgili araştırma yapmak değil, yaşadığımız sorunlara çözüm aramak ve onun
başarılı olduğu savaşımından günümüze yönelik ders çıkarmaktır. Ülkenin
kurtuluşu için savaşım verenler ve verecek olanlar, Mustafa Kemal’in karşılaştığı engellerin benzerleriyle
karşılaşacaklardır. Özellikle onlar, aktarılan bilgileri, eleştirici gözle
incelemeli, bugüne uyarlamalı ve girişilecek savaşımda nelerle
karşılaşacaklarını bilerek hareket etmelidirler.
Atatürk’ü
anlamak ve “izinden gitmek” bilinçli
olmayı gerekli kılar; yaptığını yapmak, insana, üstelik en ağırından,
sorumluluk yükler. Atatürk öldükten
sonra, Atatürkçülerin başına gelmedik kalmamıştır. Bu sorumluluğu yüklenmek
isteyenler, eyleme geçtiklerinde bu işin, “karga
kovalamak” ya da “sarı saç mavi göz”
edebiyatından çok ayrımlı bir iş olduğunu göreceklerdir. Emperyalizmle doğrudan
ve sürekli savaşım demek olan Atatürkçülük,
sert çatışmalara, görünür görünmez engellere her zaman hazırlıklı olmayı
gerekli kılar. Kemalist olmak, kolay bir iş değildir.
Kemalizmin
Önemi
Bu ülkede ulusal değerler tümüyle yok olmadıysa, ulus
yaşam yeteneğini tümden yitirmediyse, insanlar kendi haklarına
yabancılaşmadıysa ve gelecek kuşaklara acı çekecekleri bir gelecek
bırakılmayacaksa; Atatürk bugün her
zamankinden çok önem kazanmış demektir. Bu büyük eylem, her yönüyle incelenmeli
ve başarılmış olan bu yoldan yürünmelidir. Bu, yalnızca geçmişe bağlılık ya da
saygı duymak değil, doğrudan, ulusal varlığın ve geleceğin güven altına
alınması için, yerine getirilmesi gereken bir görevdir.
Nelerin yitirilmekte olduğunu ve gelecekte nelerin
yitirileceğini herkes görmelidir. Çıkış yolu vardır ve elimizin altındadır.
Türk ulusunun gerçek gücünün ne olduğu bilinmeli, bu güç harekete
geçirilmelidir. Bu yolda geç kalınan her gün, kaçınılmaz gibi görünen
gelecekteki savaşım günlerinde, çekilecek acıların artmasına neden olacaktır.
Gerçek dışı sanlar, aldatıcı sözvermeler ve sanal ereklerle halkın kandırılması
önlenmelidir. Bunun tek yolu, Mustafa
Kemal Atatürk’ü ve Türk Devrimi’ni
öğrenmektir.
DİPNOTLAR
1 Jale Özgentürk, Yeni Yüzyıl Gazetesi, ak; www.68dayanışma.org
Hocam Metin Aydoğan'ın Kitaplarını okumadan Atatürk hakkında olumsuz yorum yapan, ya cahildir, ya da Vatansever değildir.
YanıtlaSilsavaşım vermek yerine savaşmak kelimesi ni kullanmanız daha iyi olabilirdi. Bu küçük ayrıntı dışında yazınızın altına imzamı atıyorum.
YanıtlaSilSavaşım ‘mücadelenin’ Türkçesi Sevgili Sedat. ‘Mücadele vermek’ kullanılmaktadır.
YanıtlaSilBu gibi bilgiler çok sık yazılmalı
YanıtlaSilKOPYALA VE YAPIŞTIR. 1946 dan beridir eğitimin bitirilmeye çalışılmasına karşı iktidara getirilen veya iktidarda tutulan hükümetlerin tamamına yakını görevlerini layığı ile yaptılar,sağ olmasınlar. Bunu tesbit ediyorduk da artık bugünden sonra eğitim konusunun düzelmesi yine bir 50 yıllık süreç. Şimdiden sonra ona odaklanmalıyız. Şanslıyız ki;Bu konuda denenmiş ve İspatı yapılmış örnekler varken ve Atatürkümüz gibi liderimiz varken yapmamız gereken sadece kopyalayıp yapıştırmak.
YanıtlaSil